Şişmanlık beslenme hatasının en önemli sonucu olarak kabul ediliyor. Son 200 yıldır rafine şeker tüketiminin giderek artması, şişmanlığın en önemli nedenini oluşturuyor. Şişmanlık beslenme hatasının en önemli sonucu olarak kabul ediliyor. Son 200 yıldır rafine şeker tüketiminin giderek artması, şişmanlığın en önemli nedenini oluşturuyor. Son 35 yıldır sakaroz yerine mısırdan elde edilen tatlandırıcı olan mısır şurubu nun özelikle meşrubat, dondurma, pasta, kek gibi hazır gıdalarda kullanılması şişmanlığın bir epidemi haline dönüşmesini kolaylaştırdı. Ülkemizde son yıllarda mısır şurubu üreten 5 fabrika kuruldu. 2001 yılında çıkartılan şeker yasası ile mısır şurubu üretim kotası yüzde 10 olarak belirlendi.Daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 15’ e yükseltildi. Bu kotanın ABD’ de yüzde 2 Almanya da yüzde 8.9 ve Fransa da ise binde 4.9 olduğunu da unutmamak gerekiyor. İster çocukluk çağında isterse erişkin yaşta olsun, aşırı miktarda rafine şeker, mısır şurubu ve glisemik indeksi yüksek karbonhidrat tüketildiğinde metabolik sendrom gelişiyor. Basit şeker ya da glisemik indeksi yüksek karbonhidratlar ince bağırsaktan emildiğinde, glikoz ve/veya fruktoz portal ven ile karaciğere taşınıyor. Portal ven kanındaki glikoz miktarı damardaki reseptörler ile saptanarak insülin salgılanıyor. Glikoz yüksekliğine eşdeğer oranda insülin salgılanıyor. Glikoz insülin aracılığı ile kas ya da karaciğer hücresine sokuluyor ve burada glikojene dönüşüyor . İnsan vücudunda 120 gram civarında glikojen deposu bulunuyor.Bu depo dolunca glikoz yağ hücresine sokularak trigliserie dönüştürülüyor. Sürekli çok miktarda glikozun hücre için sokulmaya çalışılması sonucu hücrelerde zamanla direnç gelişiyor. Buna insülin direnci deniliyor. İnsülin direnci arttıkça daha fazla insülin salgılanıyor. Böylece insülin direnci sonucu kendini doyuramama hissi ,aşerme gelişiyor. Bunun uzun süre devam etmesi ile de Tip 11 diyabet gelişiyor. Sürekli fazla şeker yada karbonhidrat alımı insan vücudunun yağlanmasına yol açıyor. Karın içi organlar çevresinde gelişen yağlanma metabolik sendromu ağırlaştırıyor. Karın yağ hücrelerinin vücudun diğer yağ hücrelerinden farklı biyolojik etkileri bulunuyor. Diğer yağ hücreleri ancak 12 saatlik açlıktan sonra içerdikleri trigiliseridleri kana verirken karın yağ hücreleri 4 saat gibi kısa süreli açlıkta içerdikleri trigliseritleri dolaşıma verebiliyor. Ayrıca karın yağ hücrelerinin ürettiği bazı hormonlar tüm hücrelerin insülin direncinin artışına yol açıyor. İster rafine şeker, ister mısır şurubu kaynaklı olsun ince bağırsaktan emilen fruktoz portal ven sistemi ile karaciğere varıyor. Fruktoz tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşenidir. Böylece kan trigliseriti düzeyini çok yükseltiyor. Diğer taraftan fruktoz insülinin glikoza ilgisini azaltarak "kendini doyuramama hissi, aşermeye" yol açıyor. Bakır metabolizmasını baskılayarak bakır eksikliğine böylece kemiklerin zayıflamasına, anemi, bağ dokusu hasarı, damar hasarı, infertilite, aritmi yüksek kan kolesterol düzeyi ve enfarktüse yol açabiliyor. Metobolik sendromun özellikle yüksek düzeyde fruktoz tüketiminin kaçınılmaz sonuçlarından biri de karaciğer yağlanmasıdır. Yazan prof. Dr.Mübeccel DEMİRKOL İ.Ü. Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Beslenme ve Metabolizma Bilimdalı Başkanı